|
|
Jean
le Rond d’Alembert (1717-83) evlilik dışı doğdu ve ebeveynleri tarafından
terkedildi. Jean le Rond ya da Lerond adını Paris’de S. Jean le Rond kilisesinin
yakınlarında bulunması olayına borçluydu. Soyadı daha sonra kendisi tarafından
eklendi. Rousseau adındaki bir camcının karısı tarafından bakıldı; ama
gerçek babası Chevalier Destouches ona yıllık bir gelir bağladı ve ancak
bu yolla eğitimi olanaklı oldu.
D’Alembert 1738’de avukatlığa kabul
edilmesine karşın bir avukat olarak çalışmadı. Daha sonra tıbba döndü,
ama çok geçmeden yeni bir kararla kendini bütünüyle matematiğe verdi. Böylece
aralarında Mémoire sur le calcul intégral (1739) de olmak üzere
bir dizi denemesini Bilimler Akademisine sundu, ve 1741’de bu akademinin
üyeliğine kabul edildi. Matematikteki ve bilimlerdeki çalışmaları oldukça
önemliydiler. 1741’de Mémoire sur le réfraction des corps solides ve 1743’de Traité de dynamique başlıklı çalışmalarını yayımladı.
Devimbilim üzerine incelemesinde bu güne dek d’Alembert ilkesi olarak
bilinegelen ilkeyi geliştirdi, ve 1744’de bunu Traité de l’équilibre
et du mouvement des fluides başlıklı çalışmasında uyguladı. Daha sonra
bölümsel ayrımlar matematiğini buldu ve bunu Prusya Akademisi tarafından
onurlandırılan Réflexion sur la cause générale des vents (1747)
adlı çalışmasında uyguladı. Başka yazıları arasında Essai d’une nouvelle
théorie sur la résistance des fluides (1752) ve Recherches sur différents
points importants du systëme du monde (1754-6) başlığını taşıyanlardan
da söz edilebilir.
Gördüğümüz gibi, d’Alembert Ansiklopedi’yi
yayımlamada Diderot ile işbirliğinde bulundu, ve Discours préliminaire’in
yazarıydı. Ayrıca tümüyle olmasalar da başlıca matematiksel konularla ilgili
bir dizi makale de yazdı. Ama 1758’de karşıtçılıktan ve yayımcılığın tehlikelerinden
usanmış olarak yapıta daha öte katkılarda bulunmaktan çekildi. 1752’de Mélanges
de littérature, d’histoire et de philosophie’yi yayımladı, ve 1759’da Essai sur les éléments de philosophie çıktı. 1763’de Berlin’e bir
yolculuk yaptı, ama Büyük Frederick’in Akademi başkanlığı teklifini geri
çevirdi. Bundan bir yıl önce de Rus Çariçesi Katerina tarafından oğlunun
öğretmeni olması için oldukça çekici koşullarda yapılan çağrıyı geri çevirmişti.
D’Alembert ona ahlaksal karakteri ve yetenekleri dolayısıyla büyük değer
veren ve vasiyetinde 200 Paundluk bir kalıt bırakan David Hume’un bir dostuydu.
Birincil olarak bir matematikçi ve bilimci olan d’Alembert başka Ansiklopedicilere
göre daha az kuşku ve saldırı altında kaldı ve 1755’de Papa XIV. Benedict’in
salık vermesi üzerine Bolonya Enstitüsü üyeliğine seçildi.
Ansiklopedi’deki ön söyleminde
d’Alembert Locke’un bilimsel felsefenin yaratıcısı olduğunu ve fizikte
Newton’ın konumuna karşılık düşen bir konumu doldurduğunu bildirdi. Ve Felsefenin
Öğeleri’nde on sekizinci yüzyılın özel bir anlamda felsefe yüzyılı olduğunu
ileri sürdü. Doğal felsefe devrimcileştirilmişti, ve neredeyse tüm başka
bilgi alanları ilerlemeler yaparak yeni biçimler kazanmışlardı. ‘‘Dünyasal
bilimlerin ilkelerinden dinsel bildirişin temellerine, metafizikten beğeni
sorunlarına, müzikten ahlaka, tanrıbilimcilerin skolastik tartışmalarından
tecim sorunlarına, prenslerin yasalarından halkların yasalarına, doğal
yasadan ulusların keyfi yasalarına ... dek herşey tartışılmış ve çözümlenmiş,
en azından sözleri edilmiştir. Bu genel ansal coşkunun meyvası ya da sonucu
kimi şeyler üzerine yeni bir ışık ve başkaları üzerine ise yeni gölgeler
düşürmek olmuştur, tıpkı dalgaların gelgitlerinin etkisinin kimi şeyleri
kumsalda bırakarak başkalarını sürükleyip uzaklara götürmek olması gibi.’’1
Bu demek değildir ki d’Alembert için
anlıksal ilerleme yalnızca, ya da üstelik birincil olarak, yeni olguların
yalın bir birikiminden oluşur. Descartes’ı anımsatan bir yolda tüm bilimlerin
birarada insan anlığının açınımı olduklarını ileri sürer. Ve birleştirme
işlevini vurgular. Fenomenler dizgesinin türdeş ve biçimdeş olduğunu kabul
eder; ve bilimsel bilginin amacı bu dizgenin birlik ve tutarlılığını örneklediği
ilkelerin ışığında göstermektir.
Ama bu noktanın doğru olarak anlaşılması
gereklidir. D’Alembert metafiziksel ilkelerle ilgililenmez. Ne de metafiziksel
bir anlamda şeylerin özlerini saptamakla ilgilenir. Metafiziksel kuramlar
ve kurgular bizi çatışkılara götürür ve kuşkuculukta sonlanırlar; bir bilgi
kaynağı değildirler. Şeylerin niçinlerini ve nedenlerini bilemeyiz. Giderek
dışsal bir dünyanın varolduğunu bile bilemeyiz. Gerçekten, kaçınılmaz olarak
böyle bir dünyanın olduğu sayıltısı üzerine davranırız; ama bu bir kuramsal
bilgi sorunu olmaktan çok bir içgüdü sorunudur. Ve bilimsel felsefenin
amacı hiçbir biçimde bu tür sorunların çözümüyle ilgili değildir. Örneğin
cisimlerin özlerine işleyebilme yeteneğinde olup olmamamız bizim için bütünüyle
ilgisiz bir sorundur, ‘‘yeter ki, özdeğin onu tasarladığımız gibi olduğunu
varsayarak, ilksel olarak gördüğümüz özelliklerden özdekte algıladığımız
ikincil nitelikleri çıkarsayabilelim, ve genel fenomenler dizgesi, her
zaman biçimdeş ve sürekli olarak, hiçbir yerde bize bir çelişki göstermesin.’’2 İlkelerden fenomenleri çıkarsamak metafiziksel ilkelerden ya da metafiziksel
özlerden görgül verileri çıkarsamak değildir; tersine, gözlenmiş ikincil
özellikleri daha ilksel olarak görülen başka gözlenmiş özelliklerden çıkarsamaktır.
Bilimsel felsefenin işi fenomenleri metafiziksel bir anlamda açıklamaktan
çok dizgesel bir yolda betimlemek ve ilişkilendirmektir. İlk yolda davranır
davranmaz, sözcüğün gerçek anlamında bilgi olarak adlandırılabilecek şeyin
sınırlarının ötesine geçmiş oluruz.
Buna göre diyebiliriz ki d’Alembert
olguculuğun bir habercisiydi. Bilimin metafiziksel kuram ve açıklamaların
gizemli ve anlaşılmaz nitelik ya da tözlerine hiçbir gereksinimi yoktur.
Ve felsefe, bilim gibi, yalnızca fenomenlerle ilgilenir, üstelik kimi tikel
sınırlı bilgi dallarında uzmanlar tarafından irdelenenden daha geniş bir
fenomen alanını irdeliyor olsa bile. Bu hiç kuşkusuz demek değildir ki
doğal filozof hiçbir anlamda açıklama ile ilgilenmez. Duyu-deneyimi temelinde
açık tanımlar oluşturur, ve doğrulanabilir vargılar çıkarsayabilir. Ama
hiçbir pekin bilgiye erişme olanağını sunmayan bir alana girmeyi göze almadıkça
fenomenlerin ya da görgül olarak doğrulanabilir kendiliklerin eriminin
ötesine geçemez. Metafizik ya olguların bir bilimi olmalı ya da bir yanılsama
alanı olarak kalmalıdır. Düşünce tarihinin bir incelemesi bize insanların
yalnızca olası kuramları nasıl geliştirdiklerini ve kimi durumlarda uzunlamasına
araştırmalar tarafından doğrulandıktan sonra olasılığın deyim yerindeyse
nasıl gerçeklik olduğunu gösterir. Böylece bilimlerin tarihinin bir incelemesi
de daha öte araştırmalar için bakış açıları ve görgül olarak sınanmaları
gereken kuramlar sunar.
D’Alembert’in ahlak kuramında törebilimi
tanrıbilim ve metafizikten ayırma doğrultusunda dönemin filozofları tarafından
paylaşılan o aynı kaygıyı görebiliriz. Ahlak başka insanlara karşı ödevimizin
bilincidir. Ve ahlakın ilkelerinin tümü de aynı ereğe doğru, eş deyişle,
gerçek
çıkarımız ve toplumsal ödevimizin yerine getirilmesi arasındaki özünlü
bağı göstermeye doğru yakınsaşırlar. Ahlak filozofunun görevi böylece insanın
toplumdaki yerini açığa sermek ve güçlerini ortak gönenç ve mutluluk için
kullanma ödevini göstermektir.
D’Alembert’i bir özdekçi olarak adlandırmak
doğru değildir. Çünkü şeylerin temelde yatan doğaları konusunda bildirimlerden
uzak duruyor ve inakçı özdekçi ve düzenekçilere güven duymuyordu. Bir matematikçi
olarak öneminden ayrı olarak, düşüncesinin çarpıcı özelliği belki de olgucu
yöntembilim üzerinde diretmesidir. Diderot gibi o da ilerlemenin pekala
verili olarak kabul edilebileceğini, çünkü anlıksal aydınlanmanın kendisi
ile birlikte toplumsal ve ahlaksal ilerlemeyi getireceğini düşünüyordu.
Ama anlıksal ve bilimsel gelişim anlayışında derin bir biçimde Newton ve
deneysel yöntem tarafından etkilendi. Düşüncesi olgusallığın enson tinsel
ya da özdeksel doğasına ilişkin çekişmenin çerçevesinde olmaktan çok çağdaş
bilimsel gelişim tarafından çizilen alan içerisinde deviniyordu.
Notlar
1Eléments
de Philosophie, bkz. Mélanges de litterature, d’histoir de philosophie.
1759 yayımı, IV, s. 3-6.
2Eléments de Philosophie bkz. Melanges de littérature,
d’histoir et de philosophie. 1759 yayımı, IV, s. 59.
Çeviren Aziz Yardımlı • (C) İDEA YAYINEVİ 1989-1996
[COPLESTON: AYDINLANMA: FRANSIZ
AYDINLANMASI: BÖLÜM II: FRANSIZ AYDINLANMASI (2)]
|